23 Eylül 2025 - 17:04
Lübnan Direnişi: Egemenlik Boşluğunda Doğan ve Bölgedeki Güç Dengelerini Yeniden Şekillendiren Stratejik Kaldıraç

Lübnan’daki direniş hareketi, ne ideolojik bir lüks ne de devletin doğrudan alternatifi olarak ortaya çıktı; aksine uluslararası ve bölgesel egemenlik boşluğunun sonucu olarak şekillendi. 2006’dan bu yana ise, Lübnan için olağanüstü bir caydırıcılık ve güç dengesi aracı işlevi görerek bölgedeki jeopolitik denklemi önemli ölçüde etkiledi.

Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Lübnan’daki direniş hareketi, bazılarının sandığı gibi sadece ideolojik motivasyonlar çerçevesinde şekillenmiş bir oluşum değil; uluslararası ve bölgesel güç boşluklarının yarattığı bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Analizler, bu hareketin özellikle 2006’daki İsrail-Lübnan savaşı sonrası, devletin yetersiz kaldığı alanlarda alternatif bir güç kalkanağı haline geldiğini gösteriyor.

Siyasi ve güvenlik boşluklarıyla boğuşan Lübnan’da, direniş hareketi esas olarak halk güvenliğini sağlama, bölgesel tehditlere karşı caydırıcılık yaratma gibi somut işlevler üstlendi. Bu bağlamda, hareketin devlet alternatifi olmaktan ziyade devletin zayıfladığı noktaları doldurması, dolayısıyla bir tür güç kaldıracı işlevi görmesi dikkat çekiyor.

2006 savaşından bu yana, direnişin oluşturduğu caydırıcılık denklemi Lübnan’ın iç güvenliğine ve bölgesel dengelere önemli katkı sağladı. İsrail’e karşı sürdürülen askeri ve stratejik direnç, sadece askeri bir refleks değil, aynı zamanda bölgede siyasi müzakere gücünü artıran bir unsur olarak işliyor. Bu, Lübnan’ın bölgesel aktörler arasında konumunu güçlendirmesinde kritik bir araç oldu.

Ancak bu güç kaldıracı, beraberinde iç politikada ve uluslararası ilişkilerde karmaşık sonuçlar da getirdi. Devlet otoritesinin sınırlandığı alanlarda direnişin varlığı, Lübnan siyasetinde bazen gerilim unsuru olurken, dış müdahaleler ve bölgesel güç oyunlarında da hassas dengeler ortaya çıkardı.

Uzmanlar, direnişin Lübnan’daki sosyo-politik yapıyı ve bölgesel güç dengelerini dönüştürmede merkezi bir rol oynadığını, bunun uzun vadede Lübnan’ın egemenlik tesis süreciyle paralel ilerlemesi gerektiğini belirtiyor. Bu bağlamda, direnişin sadece askeri değil, politik olarak da devlet mekanizması ile uyumlu bir şekilde konumlandırılmasının, ülkenin istikrarı için kritik olduğu vurgulanıyor.

Sonuç olarak, Lübnan direnişi, bölgesel ve uluslararası güç boşluğundan doğan stratejik bir gerçeklik ve devletin güç dengesini destekleyen önemli bir aktör olarak öne çıkıyor. 2006’dan günümüze kadar uzanan süreçte başarıyla geliştirdiği caydırıcılık modeli, Lübnan’ın dış tehditlere karşı dayanıklılığını artırırken, ülkedeki güç ilişkilerinin karmaşıklığını da derinleştiriyor. Bu gerçeklik, Orta Doğu’nun mevcut jeopolitik yapısını anlamak için kritik bir parametre olmayı sürdürüyor.

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha